İmparator Konstantin, Roma İmparatorluğu tarihindeki en önemli hükümdarlardan biri olduğu gibi, Hristiyanlık tarihinde de önemli yer tutuyor. Aldığı kararlarla dünya tarihini değiştiren Konstantin, aynı zamanda Konstantinopolis şehrine de adını veren kişi.
Konstantin’in iktidar mücadelesi henüz babasının ordusunda bir komutan iken başladı. Babasının ölümünden sonra, Tetrarşi (Dörtlü Yönetim) sistemindeki 4 hükümdardan biri olan Konstantin, gücü tek elde toplayana kadar mücadele etti.
Tüm rakiplerini safdışı bırakan ve uzun yıllar sonra Roma İmparatorluğu’nun tek hükümdarı olmayı başaran Konstantin, çoğu tarihi kaynakta Büyük Konstantin anlamına gelen Constantine the Great olarak anılıyor.
Şimdi dilerseniz 3. yüzyılın sonuna gidelim ve Konstantin’in tahta çıkma macerasını en başından itibaren birlikte gözden geçirelim.
İmparator Konstantin Kimdir
Bu yazının ilk bölümünde İmparator Konstantin kimdir başlığı altında Konstantin’in (Orijinal adı Latince Constantinus) kısaca hayatını ve İstanbul’a bıraktığı eserleri bulabilirsiniz.
İkinci kısımda ise İmparator Konstantin hakkında ilginç bilgiler bulabilirsiniz. Konstantin her ne kadar dünyanın en ünlü tarihi kişiliklerinden olsa da, hakkında birçok bilinmeyen var ve bu konular sizin de ilginizi çekebilir.
1. Tetrarşi
İmparator Konstantin doğduğunda Roma İmparatorluğu’nda büyük bir siyasi belirsizlik vardı. İmparator Augustus ile başlayan refah dönemi (Bkz: Pax Romana) bitmiş ve taht kavgaları baş göstermişti.
İmparatorlar birbiri ardına tahttan indiriliyor veya suikastlere kurban gidiyorlardı. Roma’nın Avrupa ve Asya’daki ana ordularını yöneten generaller tahta el koymak istiyordu.
Roma’daki bu karışıklık ve iç savaşlar 235 ile 285 yılları arasında devam etti. 50 yıllık bu kaos döneminden sonra tahta İmparator Diocletianus çıktı. Ordu tarafından çok saygı gören bir general olan Diocletianus büyük reformlar yapmak istiyordu.
Diocletianus ordu yapılanması ve ekonomi alanlarında büyük reformlar yapmış olsa da, en büyük eseri Roma’ya getirdiği yeni yönetim sistemiydi. Diocletianus’un Tetrarşi yani “Dörtlü Yönetim” sistemi Roma’da siyaseti kökünden değiştirecekti.
Bu sisteme göre Roma’nın doğusunda ve batısında birer “Agustus” olacak. Onların altında ise birer “Caesar” yardımcı imparator olarak görev yapacaktı. Augustus’lar devleti yönetirken, Sezar’lar ise askeri operasyonları yürütecekti.
2. Konstantin’in Babası Constantius
Konstantin’in babası Constantius, Roma ordusundaki önemli subaylardan biriydi. Diocletianus’un kurduğu sistemde “Caesar” ilan edildi ve Batı ordusunun başına geçti.
Tetrarşi’nin erken yıllarındaki yetki dağılımını üstteki haritadan görebilirsiniz. Batı’nın kıdemli imparatoru Maximianus “Augustus” iken Constantius ise onun yardımcısı “Caesar” olarak geçiyor. Buna karşılık Doğu’nun kıdemli imparatoru Diocletianus iken onun yardımcısı ise Galerius.
Constantius, oldukça zor bir görev olan Britanya’nın yeniden fethedilmesi ile görevlendirilmişti. Karmaşık bir askeri operasyon sonunda Britanya’yı alan Constantius, “Britanya Fatihi” olarak büyük prestij kazandı. Onun bu şöhreti sonradan oğlu Konstantin’in yükselmesinde çok faydalı olacaktı.
3. Konstantin “Caesar” Oluyor
Diocletianus’un kurduğu sistem gerçekten ilginçti. Çünkü üstlerin (Augustus) 20 yıl sonunda emekli olmasını ve yerlerini astlarına (Caesar) bırakmasını şart koşuyordu. Böylece taht kavgaları bitecek ve her imparatorun varisi önceden hazır olacaktı.
Diocletianus, Roma tarihinde kendi isteğiyle tahttan feragat eden ilk imparator oldu. Hırvatistan’daki sarayına yerleşti ve orada çiftçilikle uğraştı. Augustus unvanına sahip diğer imparator Maximianus da “mecburiyetten” emekli olmuştu.
Böylece Konstantin’in babası Constantius “Augustus” oldu ve tüm Avrupa’nın başına geçti. Galerius ise Anadolu, Mezopotamya ve Mısır’ı yönetecekti.
Ancak beklenmedik bir şey oldu ve Constantius terfi aldıktan bir yıl sonra öldü. Askerler de gözüpek Konstantin’i yeni “Augustus” ilan ettiler. Babasının ordusunda savaşan Konstantin çoktan kendisini kanıtlamış ve ordunun saygısını kazanmıştı.
Doğu’nun imparatoru Galerius bu oldu bittiyi tanımadı ve Konstantin’i ancak “Caesar” olarak kabul edeceğini belirtti. Böylece Batı’nın başına Valerius Severus adlı bir “Augustus” atandı. Onun altında ise “Caesar” olarak Konstantin vardı.
Eğer her şey yolunda gitseydi Galerius ve Severus “Augustus” olarak 20 yıl görev yapacaklar ve yerlerini “Caesar” olan Konstantin ve Maximian Daia’ya bırakacaklardı. Ancak Tetrarşi sistemi insan doğasına uymuyordu. Diocletianus’un yaptığı reformlar ile gelen barış bir süre sonra tekrar iç savaşa dönüşecekti.
İmparator Konstantin “Caesar” olarak öncelikle bir meşruiyet kazanmak istemişti. Sonrasında kendi yolunu çizecek ve tüm gücü tek başına ele geçirene kadar da durmayacaktı. Zaten olaylar da bu yönde gelişti.
Tetrarşi dönemi savaşları çok ayrıntılı bir konu. Biz bu yazıda sadece Konstantin’in yaptığı savaşlara odaklandığımız için, direkt olarak Milvian Köprüsü Savaşı’na geçiyoruz. Aradaki diğer olayları okumak isterseniz Roma’da Tetrarşi Dönemi yazısına da ayrıca bakabilirsiniz.
4. Milvian Köprüsü Savaşı
Tetrarşi’nin ilerleyen yıllarında Maxentius adlı bir soylu kendini İtalya’da imparator ilan etmişti. Konstantin’in yönettiği topraklara (İspanya, Fransa ve Britanya) çok yakın olan İtalya, geri alınmalıydı.
Konstantin ordusu ile İtalya’ya yürüdü ve Roma’yı kuşattı. Bir efsaneye göre savaştan bir gece önce Hz. İsa’yı rüyasında gördü. İsa ona askerlerinin kalkanları üzerine bir haç işareti çizerse savaşı kazanacağını müjdeledi.
Rivayete göre Konstantin denileni yaptı ve savaş bu tılsım ile kazanıldı. Bozguna uğrayan Maxentius’un ordusu Roma’ya doğru geri çekilirken köprünün (Milvian Köprüsü) yıkılması üzerine nehre döküldü. Maxentius boğulduğu için ordusu dağıldı ve Roma geri alındı.
Milvian Köprüsü Savaşı Roma tarihinin en gizemli savaşlarından biri. Kilise tarihçileri Konstantin’in bu savaştan sonra Hristiyan olduğunu öne sürerler. Gerçekten de İmparator Konstantin bu savaştan sonra Milano Fermanı ile Hristiyanlığı serbest bıraktı.
5. Milano Fermanı
Hrisiyanlık Roma İmparatorluğu’nda 300 yıl boyunca yasaklıydı. İmparatorlar çok tanrılı pagan inancı üzerine kurulu olan sistemin bozulmasını istemiyorlardı. Bu sebeple bazı imparatorlar Hristiyanlara zulmederken, bazıları ise görmezden geldi.
315 yılında yayınlanan Milano Fermanı ise bu yasağa bir son verdi. Tetrarşi’nin o dönemdeki iki hükümdarı olan İmparator Konstantin ve Licinius ortak bir karar almışlardı. Bundan böyle Roma topraklarında Hristiyanlar için ibadet serbestliği olacaktı.
6. Hrisopolis Muharebesi
Tetrarşi dönemi hükümdarlarından yalnızca Konstantin ve Licinius kalmıştı. Aralarındaki en ufak bir sorun fitili ateşleyecekti ve beklenen son 324 yılında gerçekleşti.
Roma İmparatorluğu’nun tarihindeki en önemli savaşlardan biri İstanbul’un bir ilçesi olan Üsküdar’da yaşandı. Hrisopolis Muharebesi olarak bilinen bu savaşta Konstantin galip geldi ve tek başına imparator oldu.
Bu savaşın en önemli özelliklerinden biri ise Konstantin’in, İstanbul’un önemini keşfetmesi oldu. Çünkü Licinius ilk olarak Byzantium’da savunma yapmış fakat geri çekilme durumunda Anadolu’ya kaçabilmek için sonradan Üsküdar’a geçmişti.
Konstantin, eski bir Yunan kenti olan Byzantium’un üç taraftan denizle çevrili olduğunu ve Haliç gibi korunaklı bir iç limana sahip olduğunu gördü. Barbarların donanmaları olmadığı için İstanbul’u almaları imkansızdı.
İstanbul, asırlardır barbar saldırıları ile mücadele eden Roma için mükemmel bir başkent olabilirdi. Konstantin, savaşı kazandıktan sonra İstanbul’u yeni başkent yapmayı kafasına koymuştu.
7. Yeni Başkent Konstantinopolis
Yeni Başkent Konstantinopolis 324 ile 330 yılları arasında inşa edildi. “Yeni Roma” olarak da anılan kentin en önemli anıtsal yapıları Hipodrom, Büyük Saray, Kutsal Havariler Kilisesi ve Konstantin Forumu idi.
Tarih boyunca Konstantinopolis’in en önemli yerlerinden biri, savaş arabalarının yarıştığı Hipodrom oldu. On binlerce kişinin yarışları izlediği Hipodrom, aynı zamanda Bizans tarihinin en büyük isyanlarının da başlangıç noktasıydı.
8. Birinci İznik Konsili
Birinci İznik Konsili 325 yılında o dönemde Nicaea adıyla bilinen şehirde toplandı. Konstantin’in davetiyle imparatorluğun her şehrinden bir üst düzey din adamı geldi ve alınan kararlar tüm Hristiyan dünyası için bağlayıcı oldu.
İznik Konsili’nden çıkan en önemli karar Beş Patriklik Merkezi’nin (Pentarchy) belirlenmesi oldu. Bundan sonra Roma, Konstantinopolis, Antakya, Kudüs ve İskenderiye şehirlerindeki piskoposlar Hristiyanlığın en yetkili din adamları olacaktı.
Zaman içerisinde bu din merkezlerinden iki tanesi ön plana çıktı. Bunlardan biri Aziz Petrus’un mirası üzerinde yükselen Roma ve diğeri ise başkent olmaktan aldığı güç ile Konstantinopolis idi. Bazı güçlü patriklerin olduğu dönemlerde İskenderiye de ön plana çıkmayı başardı.
9. İmparator Konstantin’in Ölümü
İmparator Konstantin’in ölümü 337 yılında Kocaeli’de (Nikomedia) gerçekleşti. İstanbul’a getirilen imparator burada Havariyyun Kilisesi‘ne defnedildi. Kutsal Havariler Kilisesi olarak da bilinen bu kilise günümüzde artık yok. Yerinde ise Fatih Camii yükseliyor.
İmparator Konstantin, Roma İmparatorluğu’nun merkezini doğuya kaydırarak Antik Roma’nın mirasının 1000 yıl daha yaşamasını sağladı. Elbette Doğu Roma İmparatorluğu’nun ilerleyen yıllarda Helenleşmesi ve Latin kültünü terk etmesi, bu mirasın kesintisiz devamını tartışma konusu haline getirmektedir.
10. Bizans İmparatorluğu
Bizans İmparatorluğu 1453 yılına kadar ayakta kalarak dünyanın en uzun yaşayan devletlerinden biri oldu. Ancak Roma İmparatorluğu’nun ne zaman Bizans’a evrildiği tartışmalıdır. Tarihe bakarsak Bizanslılar kendilerini her zaman Romalı olarak gördüler. İmparatorlar da kendilerini Julius Caesar, Augustus ve Konsantin gibi büyük imparatorların mirasçısı olarak görüyorlardı.
Tarihte Bizans’ın kuruluş yılı Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölündüğü 395 yılı olarak kabul edilir. Ancak bazı tarihçiler Klasik Roma’nın İmparator Justinianus dönemine kadar (6. yüzyıl) devam ettiğini öne sürerler.
İmparator Konstantin Hakkında Bilgiler
Yazının bu kısmında İmparator Konstantin hakkında ilginç bilgiler paylaşmak isterim. Çünkü Konstantin her ne kadar dünyanın en ünlü imparatorlarından biri olsa da, onunla ilgili birçok konu tarih boyunca gölgede kalmıştır.
1. Galerius’un Sarayından Kaçması
Roma İmparatorluğu’nda İmparator Diocletianus’un yaptığı reformlar, 50 yıllık iç savaşa son vermişti. İmparatorluk artık Tetrarşi denilen bir sistemle yönetiliyordu.
Tetrarşi’de 4 imparator olduğu için hükümdarların birbirinin yetki alanına saygı göstermesi çok önemliydi. Bu sadakati sağlamak için imparatorlar evlilik yolu ile bağ kurdular. Her bir imparator diğer hanedandan bir prenses ile evlendi.
Bunun gerçekleşmediği durumlarda ise oğullarını evlatlık olarak verdiler. Örneğin “Caesar” Constantius’un oğlu Konstantin, başka bir “Caesar” olan Galerius’un sarayında büyüdü ve onun ordusunda saşavarak tecrübe kazandı.
Ancak belli bir noktadan sonra Konstantin artık kendi yolunu çizmek istedi. Bu sebeple de sarhoş olduğu bir gün Galerius’u kendisine saraydan ayrılma izni vermesi için ikna etti. İzni alan Konstantin saraydan kaçar gibi uzaklaştı ve arkalarından gelmesinler diye saray muhafızlarının atlarını serbest bıraktı.
Avrupa’yı boydan boya kateden Konstantin, babasının Britanya’daki ordusuna katıldı. Burada kendisini kısa sürede kanıtlayan Konstantin, babasının zamansız ölümü üzerine ordu tarafından imparator ilan edildi.
2. Konstantin Hristiyan Oldu Mu?
Konstantin’in gerçekten Hristiyan olup olmadığı büyük bir tartışma konusudur. Konstantin, genel olarak bakıldığında, Milvian Köprüsü Savaşı’ndan sonra Hristiyanlığın menfaati için çalıştı. Milano Fermanı ile asırlar süren zulmü sona erdirdi ve İznik Konsili ile Hristiyanlığın temellerini sağlamlaştırdı.
Bazı tarihçiler Konstantin’in aslında Hristiyan olmadığını ve Hristiyanlığı Roma’yı birleştirecek yeni bir güç olarak gördüğünü öne sürerler. Etkisini kaybeden çok tanrılı dinler yerine, güçlü bir oganizasyona sahip olan Hristiyanlığın kabul edilmesi akla yatkın bir hareketti.
Buna ek olarak Hristiyanlığın ruhban sınıfı, devlet ile uyum içinde çalışacak şekilde inşa edildi ve Roma’nın en önemli şehirlerinde yetkilendirildi. Konstantin’in eski inanç ile yeni inancı harmanlayan Konstantin Forumu‘ndaki heykeli de onun olaylara devlet adamı gözüyle baktığına bir kanıt olabilir.
3. Konstantin’in Mirası
Konstantin’in verdiği kararlar dünyanın geleceği üzerinde büyük etki yarattı. Ancak bunun ötesinde İstanbul’un bu kadar önemli bir şehir olmasında Konstantin’e çok şey borçluyuz. Konstantin’in Roma İmparatorluğu’nun başkentini Byzantium’a taşıması beklenmedik bir şeydi. Ancak bu karar İstanbul’un kaderini değiştirdi.
Bu karar neticesinde İstanbul, Geç Antik Çağ’ın (284-700) ve Orta Çağ’ın en önemli kenti olabildi. İslam’ın yükseldiği yıllarda Emevi orduları Konstantinopolis’i almak için çok uğraştılar. Çünkü İstanbul o dönemin en zengin ve güzel kentiydi. Hz. Muhammed tarafından konulan bu hedefe ulaşılması ise 1453’te Fatih Sultan Mehmet‘in sayesinde gerçekleşti.
İmparator Konstantin Hakkında Bilgi by Serhat Engül